Miskin âdem oğulları,
Ekinlere benzer gider.
Kimi biter kimi yiter,
yere tohum saçmış gibi.
Bu dünyada bir nesneye,
yanar içim göynür özüm.
Yiğit iken ölenlere,
Gök ekini biçmiş gibi.
22. Mayıs 2007 sıradan bir iş günüydü. İş yeri servisimizle yine her zamanki yolumuzdan şehre döndük. Son Durak Ulustu. Herşey sıradandı ta ki Saat 19 da Bentderesinde hemen bizim önümüzde Polis yolu kapatana kadar...
Orada indim ve yukarıya doğru yürümeye başladım. Ambulanslar bir bir peşine geçmeğe başladı. Ve gersini biliyorsunuz....
Her iş günü dönüşü indiğim yer, Dükkanların da alışveriş yaptığım veya vitrinlerine bakarak oyalandığım yer. Karşısındaki -Zincirli - Camide namaz kıldığım yer....
Ve Gök ekinler ; Damatlığını almaya gitmiş birisi, bir diğerinin iş yeriymiş, bir diğeri sadece oradan geçiyormuş, bir diğeri, bir diğeri, bir diğeri ...
Eğer dünya ebedî olsaydı, insan içinde ebedî kalsaydı ve firak ebedî olsaydı, elîmâne teessürat ve meyusâne teellümâtın bir mânâsı olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhanedir; vefat eden ... nereye gitmişse, siz de, biz de oraya gideceğiz. Ve hem bu vefat ona mahsus değil, umumî bir caddedir. Hem madem mufarakat dahi ebedî değil; ileride hem berzahta, hem Cennette görüşülecektir. "El-hükmü lillâh," demeli. "O verdi, o aldı. Elhamdü lillâhi alâ külli hal" deyip sabırla şükretmeli.gibi teselliler de olmasa, ne yapardık bilmem.
Ölenlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifa, Bu musibetinde bölünüşlüğmüze* ilaç olması duasıyla...
Naçar kalacak yerde
Nagâh açar o perde
Derman eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
* Ne demişler "Hakikate nasihat ile seve seve gelmeyenleri, musibet döve döve getirir. "