Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: düşünce birliği. O da rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur. İnsanların kaçta kaçı düşünür? Düşünenlerin kaçta kaçı karşılaşır ve açılır birbirine. -- Cemil Meriç
Cumartesi, Şubat 25, 2006
Hey Gidi Günler 3
Hey Gidi Günler 2
...
Günler geçti ve Lise bitti Üniversite kapısına dayandık. Bilgisayarlar konusunda olanca şevkime rağmen puan yetersizliğinden, Bilgisayar mühendisliğine giremedim.Zaten bildiğiniz gibi ÖSS imtihanın amacı bölümlere uygun öğrenci seçmek değil. Sunulan arza - alınacak öğrenci sayısına - ve talebe -öğrencilerin öncelikle puanları sonra istekleri- göre piyasa oluşturmaktır. Tabiri caizse arzı talebinden az olan bir malın pardon bölümün puanı fırlarken arzı arzı talebinden çok olanı puanı vede öğrenci sevyesi düşer. Neyse biz konumuza dönelim. Bilgisayar dışı bir mühendisliğe ancak kapağı atabildim -yada bana kapak attılarda ben farkında değilim :) -
Bütün bunlara rağmen programlamadan kopamadım ve uğraşmaya devam ettim.
2. sınıfta Bilgisayar mühendisliği bölümünden Programlamaya giriş ve Fortran 77 dersi alacağımızı öğrendim. Birinci sınıfın sonunda yaz tatilinde - denizin yalayışları yerine -
fortran 77 kitabına daldım. Öğrendik te Fortanı ama o ders dışında kullanmadım* ve aslında sevmedimde. Basic'den tek farkı imajiner sayılarla işlem yapabiliyor olmasıydı!
Bu arada bizim bölümde bir bilgisayar odası açıldı. Odada üç PC 8088 ve 1 adet çalışmayan terminal. PC'lerden sadece birinde harddisk vardı diğerleri Beş çeyreklik 2 disket sürücüsü vardı birinde sistem MS-DOS yada IBM-DOS** diğerinde kullanacığınız programlar için kullanırdınız. Bir kutu Maxwell 5 1/4 disket almıştım. Başında görevlisi olmadığından anahtarı olan memureyi bulup - yani kimin orada laklak yapıyorsa- kapıyı açtırmanız gerekiyordu. Ders dışında fırsat buldukça uğraşıyordum. Önceleri GW-Basic daha sonraları QBasic. Bahattin Bayburan'ın Assembly kitabını*** -bir öğrenci için pahalı olmasına rağmen- aldım. Kitap Assembly'in debug yardımıyla makina koduna çevrilip Basic yada Pascal içinde kullanımını örenkliyordu. Yinede benim için bilgisyararın iç yapısı hakkında pek çok şey öğrenmeme vede innerruptların sihirli dünyasıyla tanışmama vesile olmuştu.
2. Sınıfın sonunda yaz tatilini boş geçirmemek için o zamanlar esen Pascal - Turbo- rüzgarınında etkisiyle, Pascal öğrenmeye niyetlendim. Bilgisayar bölümünde kitap -tabiiki orjinal değil - satılan odaya gittiğimde beni bir süpriz bekliyordu. O dönem Pascal değil C dersinin verildiği dönem olduğundan Pascal kitabı yokmuş, C kiatbı varmış. o zamanlarda C için çok zor bir dil olduğu konusunda rivayetler vardı. Nasip dedik C ye başladık.
aldığım kitap "Using Turbo C" Herbert Schildt. İlk defa doğru dürüst bi programlama kitabı okuyordum. Bence gerçekten mükemmeldi. Daha sonra okuldaki bahar şenlıği sırasında bir kitap daha aldım "C Power user"**** yine Herbert Schildt yazmışdı kısacası C konusunda Schildt benim ustam olmuştu.
sonra sonrası daha sonra...
* Yalan söylemiyim Saysal çözümleme diye aldığım bir kitapta örnekler Fortranla yazılmıştı o örnekleri okumak için kullanmıştım
** IBM-DOS MS-DOS ile aynıydı o zamanlar işletim sisteminde ortaklaşa çalışıyorlardı hatta OS/2 yi de başlangıçta beraber çıkarmışlardı sonra MS bu projeden çekildi ve Windows'u çıkarmaya başladı...
*** O zamanlarda kitap bulmak zordu düzgün kitap zaten yoktu :) eee Internetten e-book da bulamıyordunuz. Ne çıkarsa bahtınıza oluyordu.
**** Bilenler bilir İran Baskısı kitaplar vardı Baskısı bizdeki fotokopi kitaplara göre daha iyiydi. İrandan gelen öğrenciler getirip satarlardı.
Perşembe, Şubat 23, 2006
Akla Karşı Tezler
Akla Karşı Tezler / İsmet ÖzelNerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık, öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdeyiz ki
1.
Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim
düşünün: sabah çok yakın
oysa ışıltı yok ortalıkta
nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık
henüz uyanmış bazıları
henüz uyumamış bazıları
bazıları uyanmış uykusuna doymadan
bazıları uykusuna varmadan doymuş
...
3.
En mutlu insanlar belki de
baca temizleyicileridir
öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki
yüreklerini geniş, dayanıklı
aydınlık tutmak zorundadırlar
buna yükümlü sayarlar kendilerini.
Baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz
başkalarınca sevilirler aynı zamanda
çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu
herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.
yüreklerimizi geniş, dayanıklı aydınlık tutmak zorundayız.
ve Fakat
Herkesi düşünen kadar hüzünlü
Hiç kimse tarafından düşünülmeyen gibi hüzünlüyüz.
Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar
çocuklarda.
Çarşamba, Şubat 22, 2006
Cumartesi, Şubat 18, 2006
Code::Blocks yeni bir IDE
Code::Blocks yeni bir IDE
Açık kaynak kodlu yeni bir IDE
"aman canım yeni bir şeymi DevCpp de var" demeyin çünkü bu C++ kullanılarak yazılmış. Geliştiricilerden
Ricardo Garcia
I was a regular Dev-C++ user. I had used it for some time, and recently had tested its spinoff wx-devcpp by Guru Kathiresan. Around 2004, I thought that a C++ IDE should be written in C++ (and not in Delphi), so I began thinking on the idea of a cross-platform IDE. After researching on various free IDE's, I found Code::Blocks and joined in the beginnings of 2005 to help debug and implement one or two features. Since then, I've been using Code::Blocks and never regretted it! :)
demiş pek de güzel söylemiş.
Editörü, kullanımı çok güzel bazı kütüphaneler için yazılmış kalıpları var. mesela ben SDL*' i kurup kolayca çalıştırabildim tavsiye ederim
* SDL Simple DirectMedia Layer is a cross-platform multimedia library designed to provide low level access to audio, keyboard, mouse, joystick, 3D hardware via OpenGL, and 2D video framebuffer.
Pazartesi, Şubat 13, 2006
Rengi Mavidir Hüznün
öyle uzak bakışın
dünden bugüne geçmişi taşıyor mavisi gözlerinin
sessiz çığlıklar gizlenir çizgisi ince dudaklarında
belli belirsiz bir gülümseme mi dudağının kenarındaki o çizgi,
takındığın maskelerden birinin kalıntıları mı yoksa,
mutlu gibi , mutluymuş gibi, muş gibi, nasıl olsa yalan dünya...
kim bilebilir insanın içine işleyen o bakışların
ne çilelerle işlendiğini dünyanın gergefinde
öyle durgun , öyle solgun
ve bembeyaz, giyemediğin gelinliklerin renginde yüzün
ve yüzünde hüzün
gözlerinde bulutlar,buğulu
fırtına öncesi bir deniz sanki
az sonra süzülecek bir gözyaşı yağmuru
ince bir sızıyı akıtacak gözlerin,
mavi
ve öyle derinden...
ve gözlerinde hüzün
rengi mavidir hüznün...
Niçin, niçin, niçin *...
bu şiir için resim olarak clémentine' nin bu fotoğrafının mavi versiyonunu kullanmak istemiştim lakin izin alamadık. Neyse her işte bir hayır vardır. Daha sonra bu fotoğrafa ulaştım. Fotoğraf Dünyaya en yakın nebulalardan olan Sarmal şekilli Helix Nebulasına ait. Çok güzel bir animasyonu da var. Bir bakın derim indir
Serbest Piyasa !
1970'de, yaptığı çalışmalar için Nobel Ödülü'nü alan ekonomist Paul Samuelson ekonominin ! ahlaki boyutunu vurgulamak için şöyle bi örnek verir.
Serbest rekabet sistemi mükemmel işleseydi, kemik hastası fakir bir çocuğa verilmesi gereken süt bir zenginin köpeğine verilecekti...
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) 2000 yılı raporuna göre, 826 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Diğer bir ifadeyle her altı kişiden biri açlık çekmektedir.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik de son birkaç on yıl içinde aşırı derecede, düşünülenin çok ötesinde büyümüştür. Birleşmiş Milletler kaynakları göstermektedir ki 1960'da dünya nüfusunun en fakir %20'si ile en zengin %20'si arasındaki gelir oranı 1'e 30 iken, 1995'te 1'e 82 olmuştur. Sosyal adaletteki çöküşe bir örnek de dünyanın en zengin 225 şahsının servetinin dünya nüfusunun %47'sinin senelik gelirine eşit hale gelmesidir.
Pazar, Şubat 12, 2006
Divane
Bir harab evdir kalır divaneden divaneye
Cumartesi, Şubat 11, 2006
Permütasyon örneği
Permütasyon için örnek sayılabilir
Soru
Aşağıdaki iki soruda her harf 1'den 9'a kadar olan farklı bir sayıya karşılık gelmektedir.Eşitlikleri sağlayan değerleri bulunuz.
1) A / B x C + D / E x F + G / H x J = 1
2) A / BC + D / EF + G / HJ = 1
(BC EF HJ iki basamaklı sayılar(soruda yok ama bu gösterim iki basamaklı sayı gösterimi))
Cevap için yazdığım program
#include
#include
float czm[10]; // A 0 B 1 ...
float s1, s2;
int CozumDene();
int Cozum();
void CozumGoster();
int main()
{
int x=0;
x=Cozum();
if(x)
printf("%d Cozum Bulundu !",x);
else
puts("Cozum Yok!");
}
int CozumDene()
{
char buf[19];
s1=((czm[0]/(czm[1]*czm[2]))+(czm[3]/(czm[4]*czm[5]))+(czm[6]/(czm[7]*czm[8])));
s2=((czm[0]/(10*czm[1]+czm[2]))+(czm[3]/(10*czm[4]+czm[5]))+(czm[6]/(10*czm[7]+czm[8])));
if(s1==1.0 || s2==1.0) return 1;
else
return 0;
}
int Cozum()
{
int x=0;
for(int a=1;a<10;>
czm[0]=a;
for(int b=1;b<10;b++){
if(a==b) continue;
czm[1]=b;
for(int c=1;c<10;c++){
if(c==a) continue;
if(c==b) continue;
czm[2]=c;
for(int d=1;d<10;d++){
if(d==a) continue;
if(d==b) continue;
if(d==c) continue;
czm[3]=d;
for(int e=1;e<10;e++){
if(e==a) continue;
if(e==b) continue;
if(e==c) continue;
if(e==d) continue;
czm[4]=e;
for(int f=1;f<10;f++){
if(f==a) continue;
if(f==b) continue;
if(f==c) continue;
if(f==d) continue;
if(f==e) continue;
czm[5]=f;
for(int g=1;g<10;g++){
if(g==a) continue;
if(g==b) continue;
if(g==c) continue;
if(g==d) continue;
if(g==e) continue;
if(g==f) continue;
czm[6]=g;
for(int h=1;h<10;h++){
if(h==a) continue;
if(h==b) continue;
if(h==c) continue;
if(h==d) continue;
if(h==e) continue;
if(h==f) continue;
if(h==g) continue;
czm[7]=h;
for(int j=1;j<10;j++){
if(j==a) continue;
if(j==b) continue;
if(j==c) continue;
if(j==d) continue;
if(j==e) continue;
if(j==f) continue;
if(j==g) continue;
if(j==h) continue;
czm[8]=j;
if(CozumDene()){
x++;
CozumGoster();
}
}
}
}
}
}
}
}
}
}
return x;
}
void CozumGoster()
{
printf("A= %.0f B= %.0f C= %.0f D= %.0f E= %.0f F= %.0f G= %.0f H= %.0f J= %.0f s1=%.2f s2=%.2f\n", czm[0],czm[1],czm[2],czm[3],czm[4],czm[5],czm[6],czm[7],czm[8],s1,s2);
}
Salı, Şubat 07, 2006
Efendimiz
Kureyş'in zulümleri artık katlanılamaz bir duruma gelmişti. Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.s.) Mekke Devri'nin 10'uncu yılı (620 M.) Şevvâl ayında, yanına evlâtlığı Hârise oğlu Zeyd'i de alarak Tâif'e gitti. Tâiflileri "Hak Din"e dâvet edecekti.
Tâif'te Sakiyf Kabîlesi vardı, onlar da putperestti. Rasûlullah (s.a.s.) 10 gün kadar, onlara İslâm'ı anlatmağa çalıştı, ileri gelenleri ile görüştü. Hiç biri Müslüman olmadığı gibi, "Senden başka Peygamberlik gelecek kimse kalmadı mı?" diye alay ettiler "Memleketimizden çık da nereye gidersen git.." diye Allah sevgilisini kovup hakaret ettiler. Tâif'ten ayrılırken de çoluk çocuğu ve ayak takımı düşük tabîatlı kişileri yolun iki tarafına sıralayıp taşlattılar. Rasûlullah (s.a.s.)'in ayakları, atılan taşlarla yara-bere içinde kaldı, ayakkabıları kanla doldu. Ayaklarındaki yaraların verdiği acıdan yürüyemez hâle gelip oturmak istedikçe, zorla kaldırıp yaralı ayaklarını taşlamağa devâm ediyorlar, bu yürekler parçalayan acıklı hâline gülüp eğleniyorlardı. Vucûdunu atılan taşlara siper eden evlâtlığı Zeyd, bir kaç yerinden yaralandı. Rasûlullah (s.a.s.) hayâtı boyunca karşılaştığı sıkıntılardan en büyüğünü o gün yaşamıştı. Nihâyet Rabîa'nın oğulları Utbe ve Şeybe'nin yol üstündeki bağına sığınarak ayak takımının tâkiplerinden kurtulabildi. Burada bir çardağın gölgesinde, ellerini kaldırıp şu hazîn duâyı yaptı:
-"İlâhi, kuvvetimin za'fa uğradığını, çâresizliğimi, halkın gözünde hor ve hakîr görüldüğümü ancak sana arzederim. Ey merhametlilerin en merhametlisi, herkesin zayıf görüp de dalına bindiği bîçârelerin Rabbı sensin, İlâhî, huysuz ve yüzsüz bir düşmanın eline beni düşürmeyecek, hatta hayâtımın dizginlerini eline verdiğim akrabamdan bir dosta bile bırakmayacak kadar bana merhametlisin. Yâ Rabb, eğer bana karşı gazablı değilsen, çektiğim belâ ve sıkıntılara hiç aldırmam, fakat senin esirgeyiciliğin bunları da göstermeyecek kadar geniştir. Yâ Rabb gazabına uğramaktan, rızandan mahrûm kalmaktan, senin karanlıkları aydınlatan, din ve dünya işlerini dengeleyen yüzünün nûruna sığınırım. Râzı oluncaya kadar işte affını diliyorum. Bütün kuvvet ve kudret ancak seninledir..."
Görüldüğü üzere yapılan bunca ezâ ve cefâya rağmen bedduâ etmemiş, hatta yolda Mekke'ye iki konak mesâfede "Karn" denilen yerde kendisine Cebrâil gelerek:
-"Ey Allah'ın Rasûlü, Allah kavminin sana söylediklerini işitti, yaptıklarını gördü, sana şu Dağlar Meleği'ni gönderdi. Kavmin hakkında ne dilersen, bu meleğe emredebilirsin..." dedi. Dağlar emrine verilmiş olan melek de kendisini selâmladıktan sonra:
-"Ya Muhammed, emrine hazırım. (Ebû Kubeys ile Kayakan denilen) şu iki yalçın dağın Mekkeliler üzerine devrilip, birbirine kavuşarak müşrikleri tamâmen ezmelerini istersen emret..." dedi.
Fakat Rasûlullah (s.a.s.):
-"Hayır, onların ezilip yok olmalarını değil, Rabbımın bu müşriklerin sulbünden, O'na hiç bir şeyi ortak kılmayan ve yalnız Allah'a ibâdet eden bir nesil meydana getirmesini istiyorum..." demiştir.
Bütün bunlari niçin hatırlatıyorum bu gün için de alınacak dersler varda ondan.
Gavuristanda bir yerlerde peygamber efendimize hakaret nevinden karikatürler yayınlanmış.
Bin canım olsun feda
Resulün canı sağolsun
Ayağına bir tek diken batmasın
Canım vereyim
ezgisinde söylendiği gibi Efendimizin hepimzin gönlünde büyük bir yeri vardır. Bu olanlarda hepimizi rahatsız etmektedir. Her şeyden önce "it ürür kervan yürür" kervanın görevi menziline varmaktır. Her havlayan köpekle muhatap olursa kervan hedefine varamaz. Hele ki bu çağlarda köpeklerin salınıp taşların bağlandığı çağlarda, köpeklerle uğraşmak başlı başına bir mesele...
İşin bir diğer yanıda biraz daha geniş düşünmek ve ileriye bakmak lazım..
Efendimiz
"Hayır, onların ezilip yok olmalarını değil, Rabbımın bu müşriklerin sulbünden, O'na hiç bir şeyi ortak kılmayan ve yalnız Allah'a ibâdet eden bir nesil meydana getirmesini istiyorum..."
Efendimizin duasını bu gün için biz de tekrarlıyoruz ve
"Ey Firavun saraylarında Musaları büyüten Rabbimiz Efendimize karşı edepsizlik edenlerin soyundan, yalnız Sana ibâdet eden, Efendimizin adı geçtiğinde gönülleri titreyen bir nesil meydana getirmeni niyaz ediyoruz."