Sayfalar

Pazartesi, Kasım 28, 2005

Cuma, Kasım 25, 2005

Kadın = ?

kadın nedir ?
Kadın= ?
bunu bir mühendis olarak matematiksel metodla gösterelim :)


matemetiksel ispatlara inanmıyorsanız işte size nakli deliller :
- Adem Babamızın cennetten çıkarılışı
- Habil ve Kabil Kıssası. ( ilk cinayet sebebi )
- Pandoranın kutusu
....

Kadına eskiler cins-i latif ( 1) derlermiş. Bir cazibeleri vardır çekicidirler zaten problemde burdan kaynaklanmaktadır. Erkekler ateşin etrafında toplanan pervaneler gibi toplanırlar etrafında pervaneler çarpışır, kimi onun ateşiyle yanar kimi firak(2) ateşiyle...

Ve bir kıssa :
Büyük bir devlet adamı bir akıl hastasini ziyaret ediyormuş
Başhekim hastaneyi gezdirirken Bir hastaya rast gelmişler
Hasta oldukça nazik şiirler ve dugusal sözler söyleyerek sağa sola çiçek dağıtıyormuş.
Başhekim "İşte bu bizim hastanemizin en uysal hastası demiş ve eklemiş sevdiği kızla evlenemeyince böyle olmuş"
Biraz ileride demir kapılı parmaklıklı hücreye benzer bir yere gelmişler içerideki hasta sağa sola kendisini vuruyor ve devamlı küfrediyormuş.
Başhekim "Bu da bizim en tehlikeli hastamız demiş"
Devlet adamı merakla sormuş "peki bu adam nasıl bu hale gelmiş?"
Başhekim cevaplamış
- Biraz önceki hastanın evlenemediği kız var ya ?
- eee
- işte o kızla evlenen zavallı da bu!... (3)


(1 ) latif sözcüğünün hoşluk, yumuşaklık, nezaket anlamlarına vurgu yapan bir eğilime ek olarak "cins-i latif" özelinde latifin bir başka inceliğine değinmek istiyorum efendim. latif, nitelikçe son derece ince olan bir varlığın, bu inceliği nedeniyle fark edilemez ve nüfuz edilemez oluşunu da belirtir. latif varlıklar, insanın tasavvurunun, tahayyülünün, idrakinin erişemediği, benzersiz ve nüfuz edilemez varlıklardır. dolayısıyla latif varlığı ifşa etme çabası daima eksiklikle maluldür. açığa çıkmayan, karanlıkta kalan bir yan daima olacaktır. "eskiler", kadınlara cinsi latif derken benim niyetimi de dikkate alıyorlar mıydı bilmem ama freud'un karanlık kıta benzetmesinde bir letafet olsa gerek... http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=cinsi+latif&nr=y&pt=cins+i+latif#cid

(2) ayrılık manasına gelir hani şu Karacaoğlanın dizelerinde:
Ölüm ile ayrılığı tartmışlar,
Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık.
denen ayrılık...

(3) " seni görmesem buda olurdum, seni gördüm budala oldum."
Özdemir Âsaf

Perşembe, Kasım 24, 2005

Yapay Zeka Üzerine bir kitap




Geçenlerde yapay zekayl ilgili bir kitap aldım
Kitap : Yapay Zeka, Problemler - Yöntemler - Algoritmalar Yazarı Vasif V. Nabiyev azeri türkü Şu anda 2. baskısı ilk baskısından da haberdar olmama rağmen fırsat bulamıyacağım endişesiyle almamıştım
Kitabı yazar çok sade vede sıcak bir uslupla yazmış, tavsiye ederim. Kitap kitapçıdan alınır öyle mıncıklamadan sayfalrını karıştırmadan hatta -abartırsak- birkaç bölümünü okumadan internetten alınmaaaz

Programcılıkla yapay zekanın alakası ne bize ne yapay zekadan mı diyorsunuz ?
Bir programcının nasıl ki Bütün veri yapıları, bütün algorithmaları yada sayısal çözümleme metodlarını bilmesi gerekmez genel olarak bu konularda bilgi sahibi olup uğraştığı iş için gerektiğinde bunlara ulaşıp kullanması yeterlidir. - bize ne bunlardan ben sadece veritabanı programcılığı yaparım zaten parada bundan kazanılıyor diyorsanız size iyi uykular - Aynı bunun gibi Yapay zeka konusunda pek çok metodun varlığına rağmen uygulama pek az benim kanaatim bu konuda pek çok uygulama* yazılabilir -yazılmalıdır- . Bunun için ise bir programcının en azından bir fikir sahibi olması lazım.
- Bu metodlar nelerdir ?
- Ne gibi uygulamalarda kullanılabilir ?
- Nasıl çalışır ? vb...
gibi konularda bilgi sahibi olmak için alınması ve de en azından incelenmesi gereken bir kitap. Kitabı inceleyipte ya bu işler baya zor bizi aşar demeyin "library" ** ler var işin teferruatını bilmeye - herkes için - gerek yok sadece kullanmayı ve uygulamayı öğrenmek yeterli

* Tarihteki ilk yapay zeka projesi için
:) Zeka Hakkında Kıssalı Yazılar - 3
** YSA (Yapay Sinir Ağı - ANN) motorumuz

Çarşamba, Kasım 16, 2005

Ne Kadar Sanal Değilim ?

Ben bu ebe sobe işlerini bilmesemde La Panse tarafından ebelendik bi kere

1- günde ortalama kaç saat internettesiniz?
- toplamda 2-3 saat
2- herhangi bir messenger kullanıyor musunuz?(hangisi)
- hayır bir vakitler icq da bir hesbım varı ama şimdi hiçbirini kullanmıyorum...
3- kac tane mail adresiniz var?
- 3 adet var
4- sizinle bütünleşen sanal bir adınız ya da nickname'iniz var mı?
- bazen kısaca "bk" yide kullanmışlığım olmuştur...
5- internet ortamında tanısıp, real yaşamınızda pekişen arkadaslıklarınız var mı?
- çık :( - sebebi için bakınız 2 ve 8 nolu cevaplar -
6- internet üzerinden alişveriş yapıyor musunuz?
- hayır nedense bana pek mantıklı gelmiyor ben elime alıp mıncıklamadan almam
7- Lütfen su cumleciği iki saniye dusunup, aklınıza ilk geleni yazın;
"ya internet olmasaydı"
- belki daha derli toplu vede daha kıt bilgi sahibi olurdum. - ulaşabileceğim kaynaklar sınırlanırdı-
8- hangi akla hizmet ilk defa chat yaptınız sorusunu ekleyebilir miyim:-)
- esasında pek chat sayılırmı bilmem ama icq ile bir kaç denemem olmuştu. oda ne ola ki diyerektek merak saikasıyla. sonrası yok...

cevaplarım aksi bir ihtiyarınki gibi olmuş diyorsanız doğrudur. belkide bende aksi bir ihtiyarımdır... sobele kısmına gelince benim pekte ebeleyecek kimsem yok malesef zincir burda biter :(

Pazartesi, Kasım 14, 2005

Yağmur


Şu yağmurlu havalarda bir ferahlık olması niyetiyle.....

Hoca Nasreddinin meşhur fıkrasındandır; yağmurda ıslanmamak için koşturan komşusunu pencereden gören hoca “Allah’ın rahmetinden kaçılır mı ?” diye takılmış. Bir vakit sonra kendisi aynı vaziyette yakalanıp da aynı soruya muhatap olunca “Ben Allah’ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum diye mukabele etmiş...

İlk bakışta insanoğlu nalıncı keseri gibi hep kendine yontar, nasıl işine gelirse öyle davranır veya konuşur,... gibi egoistçe hisseler çıkarılabilir. Ben de bir vakitler aynı sığ bakışla benzeri manalar anlamıştım. (1) – şimdi niye derin deli mavi olduğunu anlayın – Bir takvim yaprağının arkasında aşağıdaki satırları okuyunca her şey değişti – eee insanı hakikata nerde ne zaman kimin aracılığıyla ulaşacağı belli olmuyor. –

Peygamber efendimiz (S.A.V.) yağmurlu havada başını açıp dışarı çıkar vücuduna biraz yağmurun dokunmasını sağlardı. (2) Bunun sebebi sorulduğunda ise şöyle derdi; Allah’ın daha yeni yarattığı bir rahmettir, onunla teberrük etmek istedim

Fıkrayı yeniden düşündüm her iki durumda da hocanın komşusu, yağmurun Allah’ın bir rahmeti olduğu gerçeğinden gafil, Hoca her iki durumda da bunu hatırlatıyor. (3)Yağmurun her bir damlası bizi ve bütün kainatı yaratan, koruyup gözeten her şeyimizi borçlu olduğumuz Rahman ve Rahim olan Rabbimizin hediyesi diye düşünen birisi için bu hediyeden kaçmak da çiğneyerek saygısızlık etmekte sakınılması gereken davranışlardır.

(1) sığ bakışlar hemen her zaman insanı aldatır her şey zannettiğimizden daha derindir Bu yüzden Derin Deli Mavi

(2) Yağmur yağarken birinin çıkıp bilerek ıslanmasını delilik olarak niteleyebilirler İnsanoğlu derinlik kazandıkça sığ insanlar arasında deli nazarıyla bakılır. Bu yüzden Derin Deli Mavi

(3) “Ameller Niyetlere göredir” Ne yaptığın kadar niçin yaptığında önemlidir...

Not : o kadar yağmur konuşup Yağmur –Nurullah Genç - şiirinden bahsetmemek mümkün mü ?
…..
Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
…..
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
….
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
siirin tamamı

Cumartesi, Kasım 12, 2005

prensescik


Nedendir bilinmez ;) bugün size bir hikayecik aktarmak istiyorum...

Adamın biri bir gün yolda giderken bir kurbağa görür ve kurbağa dile gelir:
- "Ben aslında bir insanım, eğer beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim".
Adam kurbağayı eline alır ve cebine koyar. Kurbağa tekrar dile gelir:
- Eğer beni öpersen çok güzel bir prenses olacağım, ve seninle 1 hafta kalmaya razıyım.
Adam kurbağayı cebinden çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek yeniden cebine koyar. Kurbağa yalvarmaya başlar:
- Eğer beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım.
Adam tekrar kurbağayı çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek cebine koyar. Sonunda kurbağa dayanamaz:
- Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı söyledim. Neden beni öpmüyorsun?
Sonunda adam konuşur:
- Bak, ben bir mühendisim. Kızlarla uğraşacak vaktim yok, fakat konuşan bir kurbağa çok ilginç geliyor.

Cuma, Kasım 11, 2005

Burcun Ne Hastalığı !

Bazı insanlar birisin burcunu öğrenmekle o kişi hakkında çok şey - hatta vede malesef geleceğinide - bildikleri zannına kapılıyorlar...

Bir hastalık bu : Insan kendini bile anlamazken başkasını kategorilere bölüp tanıdğını nasıl sanır ?...
Hatta bu hastalığın birde "hemşerim memleket nire?" çeşidide -versiyonu deseydim dahamı cafcaflı olurdu :) - vardır.

- Burcun Ne?
- Filan Burcundanım ....
- Hımmmmm - Şahıs hakkında derin bilgiler edinmiş bir bilge edeasıyla söylenir -

yada -yaşça dah büyüklerin daha çok tutuldukları -

- Hemşerim memleket nire ?
- Filanlıyımlıyım...
- Hımmmmm - yukardaki hımmm la aynı edada ;)-


el hasıl burcumu açıklamak istemiyorum beni kategorize etmeyin.....

- Burcun Ne
"beni sınıflandırma
beni kategorize etme, benle oynama
yaftayı yapıştırıp bana isim koyma
...."*
- hemşerim memleket nire?

" Barış garibim bulamadı çözümü oturdu etti bunca sözü
Gelin hepberaber anlaşalım diyen yok
Zaten paramparça bölünmüş ve yaşanmaz olmuş dünyamız
Daha fazla kesip bölmeye hiç gerek yok

Tek bir soru hemşerim memleket nire?
Dedim ya yahu bu dünya benim memleket
Hayır anlamadın hemşerim esas memleket nire
Bu dünya benim memleket
Tövbe, tövbe, tövbe "**

*
Söz: Bülent Ortaçgil Sezen Aksu şarkısı
** Barış Manço

Perşembe, Kasım 10, 2005

Teke Burcu

Hoca Nasrettine sormuşlar burcun ne diye
hoca cevap vermiş
- Teke
- Ammada yaptın hoca teke burcu diye bir burçmu var ?
- Gençliğimde sorduğumda oğlak burcundansın demişlerdi şimdi kocadık herhalde oğlakta teke olmuştur...
Bu fıkrayı niye anlattım nick'im olan BlueKid yüzünden benim yaşça ufak olduğum fikrine kapılanlar olmuşlar. Bende BlueKid'den BlueMan'liğe mi geçsem acaba ?
yok yok BlueKid'in başka manalarıda var...

Not : yanlış anlaşılmasın teke burcundanda değilim....

Çarşamba, Kasım 09, 2005

Beynin Kelimeleri Algılaması

Cmabridge Üinversitesinde yaipaln bir arsaitrmaya gröe, bir kleimedkei hafrlrein hnagi siarda didizlikleri dgeil, ilk ve son hafrlrein dgoru yedre olamalri öenm tsamiatkadir. Geirsi taammen kamradasir ve ynie de surosnuz olraak okubanilir. Buunn sbeebi isnan benyinin her hafri tek tek diegl kemileelri bir btüün oralak omukadisir.

(Garip dimi? Devam edin şaşıracaksınız.)

(in English)

Aoccdrnig to a rscheearch at Cmabrigde Uinervtisy, it deosn't mttaer in waht oredr the ltteers in a wrod are, the olny iprmoetnt tihng is taht the frist and lsat ltteer be at the rghit pclae. The rset can be a total mses and you can sitll raed it wouthit porbelm. Tihs is bcuseae the huamn mnid deos not raed ervey lteter by istlef, but the wrod as a wlohe.

YUKARIDA OLDUGU GİBİ...

Salı, Kasım 08, 2005

Acz , Fakr, Şefkat ve Tefekkür...

Acz , Fakr, Şefkat ve Tefekkür... Dört muhkem sütün üzerinde duran bir Nur sarayı Tevhid temeline oturmuş.
Aciz olduğunu bilmeyen bir fakir, hırsla varlık sahibi olmak için bütün gayretini sarf etmez mi? Fakir olmadığını zanneden aciz tembelliğe düşmez mi ?
Hem aciz hem fakir olduğunu bilmeyen şefkat sahibi kibre düşmez mi ?
Şefkat sahibi olmayan aciz fakir sadece nefsinin kurtuluşuyla uğraşmaz mı?
Tefekkürü olmayan Acz, Fakr ve Şefkat , Hakim ve Rahim olan Rabbimizin fiilerini ne derece derk edebilir. Bir maraz-ı kalbi olan Rabbimizden fazla şefkat ileri sürmek ve acz ve fakr içinde olmak yüzünden isyana sürüklenmekten nasıl kurtulur. Aciz ve fakir olduğunu bilmeyen ve Aleme şefkat nazarıyla bakmayan
Mütefekkir, materyalizm bataklıklarında batmaz mı ?

Pazartesi, Kasım 07, 2005

Ramazan güzeldir


Dindar olmasan da güzeldir Ramazan.
Iskalanmaması, tadına varılması gereken
çok özel bir dönemdir.


Ramazan;
sıcak pide kuyruğundaki sabırsız bekleyiştir.

Posta kutunda davulcuların fotoğraflı ilan savaşları;
elinde tokmak, kapına dayanmış bıyıklıdır.

Eski günlerdir;
anneannendir, dedendir, oradan oraya koşturan aç annendir.

Gün doğumuna yakın; uykulu gözlerle içtiğin çay,
televizyondaki Türk filmi, radyodaki türküler ve oyun havalarıdır.

Gün batımına yakın; mutfaktan gelen mis gibi kokular,
tertemiz masanın üzerindeki zeytin tabağı, beklediğin ezandır.

Alış veriş sonrası verilmiş imsakiye, abur cubura uzun aradır.

Minarelerdeki renkli floresanlar, akşam sokakta atılan volta,
ciğerin en derinine çekilmiş dumandır.

Yetişilememiş bir iftar, uyanılamamış bir sahur,
erken kopartılmış bir lokma ekmektir kimi zaman.

Bir ortaklık duygusudur Ramazan.

Yalnız, yapayalnız olmadığının duygusudur.
Hep birlikteliktir.

Acıya, sıkıntıya beraber katlanma,
ödülünü de beraber paylaşmadır.

Çevrende onca gönülle aç kalmış insan varken,
“sizinleyim – ben de yemiyorum!” dur.

Arkasından gelen bayram, öpülen eller, açılmış kollar,
belki bir daha asla olamayacak sımsıkı kucaklaşmalardır.

“İyi dilekler”dir Ramazan.

Yüzyıllardır süregelen bir paylaşma dönemini ıskalamayın.

Dindar olmasan da, tek dua bilmesen de,
çok güzeldir Ramazan.

Tadına varın...

Yalçın Ergir

http://www.dushekimi.com/ramazan_guzeldir.pps
indirin ve seyredin....