Yine bir Kıssayla başlayalım. 5 Maymun deneyi kıssası*
Bilim Adamları bir kafese 5 maymun ve bir merdive ve kafesin tepesinde Muz kuymuşlar. Dışarıyada bir görevli bırakılmış. Ne zaman maymunlardan biri ICAT çıkarıp merdivene tırmanıp muza ulaşmaya çalışsa, görevli soğuk ve tazyikli suyla başta merdivene çıkan olmak üzere bütün maymunları ıslatıp engellemiş. Doğal olarak maymunlar bir süre sonra muza ulaşmaya çalışmaz olmuşlar. Neyse Efendim maymunlardan birini çıkarıp yerine yeni bir maymun koymuşlar. Yeni maymun hemen muzun farkına varıp ICAT çıkarmak için merdivene hamle yapınca. Diğer maymunlar ICAT ÇIKARMA BAŞIMIZA deyu yeni maymunu bir güzel pataklamışlar. Yeni maymunun durumu öğrendiğini gören bilim adamları diğer maymunlarıda birer birer çıkarıp yerlerine yeni maymunlar koymuşlar ve aynı sonuçlar. görülmüş
Sonuçda Ortada görevli olmasada Maymunlardan hiç biri ICAT çıkarmaya kalkmıyormuş, Icat çıkarmaya kalkanlarıda maymunlar kendileri pataklıyormuş.
Geçenki yazımızda ulaştığımız sonuçlardan devam edersek. Toplum olarak Yetenekli ve Zeki bireylerimizi harıcıyoruz.** Hasbel kader yetişenide ICAT çıkarmasın diye dövüyoruz. Ne yapmamız lazım peki.
Icat çıkarılıyor diye fertleri cezalandırmayı bırakmalıyız. Toplumun cezalandıracağız diye yüzyılllardır öğrendiği negatifi öğrenmeyi tersine çevirecek çalışmalar yapmalıyız.
Tavuk mu yumurtadan çıkar, Yumurta mı tavukdan çıkar ikilemi gibi bir durum var elbette. Yönetimmi kendini düzeltmeli , Insanlarmı kendini düzeltmeli. İçinden çıkılmaz bir durum.
Örnek den yola çıkarsak
Yönetim olarak Islatmayı bırakıp merdivene çıkılmasını teşvik etmeye kalkıyorsunuz. Merdivene çıkılsın diye verdiğinizi yiyip çıkıyormuş gibi yapan maymunlar olabiliyor. Birey olarak maymunun zaten hiç şansı yok, ya çevresinden ya çevresiyle beraber görevlilerden ceza alabiliyor.
Sonuç olarak ne tek başına Yönetim Ne tek başına ferdin çözebileceği bir problem değil. Problemin politikaya evrilip çözümsüzlüğe yuvarlanmasıda ayrı bir problem. Duydunuzmu bilmem Koçi Bey risalesi diye bir makale vardır. Osmanlı devletinin kötü gidişatıının raporlandığı bir çalışma, hemde taa Dördüncü murat devrinde.
Padişah'ların etrafında dalkavuk devlet adamları vardır ve bu yüzden padişah, halkın sorunlarından uzaktır.
Tımar ve Zeamet sistemi bozulmuş, topraklar verimsiz, halk rahatsızdır.
Rüşvet artmış, memuriyet alım satımı yapılmaya başlanmıştır.
Kuruluş felsefesi, disiplin ve devletin beka'sı olan Yeniçeri ocağı artık silahını, padişah, devlet ve millete çevirmiştir.
Devlet adamalarının basiretsizliği, eğitimsizliği ve liyakatsizliği sorunları derinleştirmektedir.
Giderek her işe hatır karıştı, her şeye göz yumuldu ve hak etmeyenlere bir çok mevkiler verildi,
...
İyi-kötü belirsiz oldu. İyilerin iyi işlerinin değeri bilinmediği ve kötülerin kötülükleri cezasız kaldığından, âlim ve cahil birbirinden ayrılmadığından, ulemânın kıymeti bilinmediğinden, bilginlerin halk gözünde saygınlığı kalmadı.
...
âlim ve cahil eşit görülmezse ilim yolu kısa zamanda düzelir. Ancak, aldırış etmemekle âlem elden gider.
Küfr ile dünya durur, zulm ile durmaz.
Evet Nerdeyse 400 yıl geçmiş ama aynı problemlere sahibiz. O zamandan günümüze pek çok değişik siyasi görüşte insanlar, ülkemizin başına gelmiş ve gitmişleridir. Bu demektir ki Şu zevat zamanı iyiydi , yok aslında öteki zevatı muhterem çok iyiydi demenin hiç bir anlamı yok. Toplumsal bir probleme parmak basıldığında iş hemen siyasete evrilip dipsiz bir kuyuya atılıyor. Lütfen yazımızı böyle değerlendirmeyin.
Eğer fert olarak yönetimde bir vazife almışsanız, bu problemleri elinizden geldiğince çözmeye çalışın. Yok yanlızca fert iseniz, yönetimlerin düzelebilmesi için ferdin yapabileceği bence yegane şey ; Hiç kimseye ama hiç kimseye yönetim anlamında gözleri tamamen kapalı güvenmeyin. Futbol takımı gibi taraftarlıkdan vaz geçin. Bütün insanlar gibi siyasetçiler de ödül ve ceza sistemiyle hizaya girer.
Konumuza devam edersek.
Bir ideal belkide bir anlamda hayal peşinde yürümek lazım. Kendimize güçlü olduğumuz yönleri gözetleyerek bir görev tanımı yapmalıyız. Görev dışı konulara fazlaca takılmamalıyız. Çünkü bu takıntılar, başarısızlıklarımızın bahanesi hali geliyor. Nice çok yetenekli ve bilgili insanımızın acizlik batağına düştüğünü görüyoruz. Yönetim şöyle, akademi böyle, halk öyle, vs vs ... . Problemlerin kaynağının değiştiremeyeceğimiz sebeplere bağlanması, Acizlik sızlanması döngülerinde yitip gitmeye sebep oluyor.
Yine darmadağın bir yazı oldu kusurumuza bakmayın.
* kıssası diyorum aslında böyle bir deney yapılmamış. bakınız
** Pek çok zamanda kendi kendilerini harcadıkları vaki. Mevcut düzeni anlayıp oradan çıkış yolu bulmak yerine, Agresif bir tavrıla ben her zaman haklıyım, her şey tam benim istediğim gibi olmalı. Deyip olmadığında küskünlüklerden bataklığında debelenip kalırlar. Oysa ki Çok yetenekli ve zeki de olsanız, başarılı olabilmeniz için çevrenizden destek almanız gereklidir. Bakınız Dr Sheldon nın Nobel konuşmasında . " I have been encouraged, sustained, inspired and tolarated" diyerek çok güzel vurguluyor.